19 Ocak 2011 Çarşamba

Atatürk'ün Öngörüsü: Türk- İslam Birliği

Dünyada acıların, katliamların ve çilelerin son bulması, Türk - İslam coğrafyasındaki kargaşa, karmaşa ve anarşinin ortadan kalkması, yoksulluğun son bulması, huzur ve güven içinde bir uygarlık için Türk İslam Birliği’nin kurulması çok önemlidir. Bu, M. Kemal Atatürk'ün de öngörüsüdür:


“Bütün İslam aleminin manen olduğu kadar maddeten de birlik içinde ve müttefik hale gelmesinden sadece sevinç duyarız.” [Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920, 4. (gizli) oturum]


Osmanlı İmparatorluğu döneminde, huzur ve güven içinde yaşayan halklar, aynı tarihi, aynı uygarlığı, aynı dini ve kültürü de yüzyıllarca birlikte yaşadılar. Bu toplumların, Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi bir birlik oluşturmaları, çok daha doğal ve acildir. Çünkü zaten bu toplumlar geçmişte birlik halindeydi. Dünya savaşları sonucunda zorunlu olarak ayrılarak, kendi ülkelerini kuran bu toplumların, dostluk ve kardeşlik temelleri üzerinde yükselen yeni bir birlik oluşturmaları hiç de zor değildir.


Bu ülkeler, kendi varlıklarını ve yönetim şekillerini devam ettirecekler ancak Türk – İslam Birliği çatısı altında dostluk ve işbirliğini artıracaklardır. Koşullar bu birliği ihtiyaç haline getirmiştir; birlikte olmaktan büyük bir güç doğacaktır. Dahası bu birlikte yer alan ülkeler -Avrupa Birliği ülkeleri gibi- kendileri de daha güçlü duruma geleceklerdir.


Bu birlik, çeşitli nedenlerle ayrı kalmış kardeşlerin adeta yeniden kavuşması gibidir. Kardeş toplumların, dostluklarını perçinleştirdikleri bir oluşum artık herkesin dileği haline gelmiştir. Yakın dönemlerde bu birlik arayışını bazı devlet başkanlarının da dile getirmiş olması, Türk-İslam Birliği'nin aciliyetinin göstergesidir.


Bugün insanlığın ihtiyacı huzur, barış, yardımlaşma ve adalettir. Söz ettiğimiz birlik, bu misyonu üstlenecektir. Düşmanlık yapmak, korku salmak ya da intikam almak için değil, dünyada barışı hakim kılmak için var olacaktır.


Bu birlik saygı, sevgi, hoşgörü, gönül ve ruh birliğidir. Temelinde sevgi, özveri, şefkat ve anlayış olacaktır. Ve yalnızca Müslümanları değil tüm dünyayı kucaklayacaktır.


İnanç, ibadet, düşünce ve ifade özgürlüğü sağlayacak olan bu birlik, herkesin canının, malının ve kutsallarının güvencesi olacaktır.


Geçmişte, birlik ruhunun sağladığı huzur, güven ve barış gibi değerler üzerinde inşa edilmiş olması nedeniyle İslam dünyası, çağın en modern uygarlığı olmuştu. Günümüzde de Türk-İslam dünyası gücünü tekrar elde etme ihtiyacındadır. Türk –İslam Birliği’nin kurulması için bugün de hiçbir engel yoktur; yalnızca istemek yeterli ve gereklidir.


Türkiye, deneyimleri, dış ilişkileri, aydınları ve tüm halkıyla, Türk-İslam dünyasının birliğine öncü olacaktır. Büyük bir kesimin görüşleri de bu yöndedir. Yalnızca bulunduğu coğrafyaya değil, tüm dünyaya aydınlık getirecek olan bu birliğin inşası için vicdanlı insanların birlikte hareket etmesi çok önemlidir. Atatürk'ün sözlerindeki gibi köhne aleme güneş olacak bu birlik için hepimiz şevk ve heyecan dolu bir çaba içinde olmalıyız.


"Ben herşeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk Birliği`nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk Birliğiyle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk'ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek." [Atatürk'ün Sofrası, İsmet Bozdağ, Kervan Yayınları, 1975, s. 138-143]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder