24 Ocak 2011 Pazartesi

Medya Kaçıncı Kuvvet?

Bugün toplumda yaşanan dejenerasyonu yönlendiren güçler etkili propaganda araçlarına sahiptir. Bu propagandanın en önemli sloganları; çağdaşlık, modernlik, özgürlük ve cesarettir. Kuşkusuz söz edilen modernlik ve çağdaşlık, çağın gelişmelerini izlemek ve yeniliklere açık olmak anlamında değildir. Batıda yaşanan ahlaksızlık ve sapkınlığı topluma olağan gibi göstermektir. İnsanların kınadıkları ve karşı oldukları davranışların bugün artık olağan karşılanıyor olması, söz ettiğimiz propagandanın din ahlakından uzak toplumlar üzerinde ne denli etkili olduğunu gösterir.

İnsanlar yoğun telkinlerle, yaşanan ahlaksızlığın çağdaşlığın bir gereği olduğu yanılgısına düşerler. Bu dejenere yapı, tüm dünyada bilinçli bir şekilde ayakta tutulmaya çalışılır. Yazılı ve görsel medya, toplumda yaşanan ahlaksızlıkları modernlik ve çağdaşlık başlığı altında insanlara iletir. Ahlak dışı yaşayan ünlüler özellikle gündemde tutulur.


Televizyon programlarında ve magazin dergilerinde, her tür ahlaksızlık sergilenir, yolsuzluk yapanlar, eşcinseller, ahlak değerlerden uzak kişiler özenilecek kimselermiş gibi tanıtılır ve karanlık yaşamları çekici gösterilmeye çalışılır. Bu kimselerin ahlaksızlıkları cesaret ve modernlik olarak adlandırılır; verilmek istenen mesajlar insanların bilinçaltına ustaca yerleştirilir.


Yasa dışı yaşam şeklini öven, gerilimi hatta silahlı çatışmaları makul gibi gösteren dizi ve filmler de aynı şekilde olumsuz etki oluşturur. Reklam, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda hep aynı mesajlar işlenir, toplumlar din ahlakının değerlerini göz ardı etmeye ve inançsızlığa özendirilir.


Ruh sağlığı için zararlı şov programlarında şiddet ve kavga görüntülerinin dozajı gittikçe artmıştır. Psikologlar bu tür program ve yarışmaların, hem katılımcı hem de izleyicilerin ruh dengesini bozduğunu, onları suç işleme, intihar etme gibi fiillere eğilimli hale getirdiğini ifade ediyorlar.


Marjinal müzik gruplarının gündemde tutulması, satanizm gibi sapkın inanışlara sahip kişilerin söyleşi programlarına çıkarılması, sapkın kişilerin sempatik gibi gösterilmeleri de dejenerasyonun çarpıcı örneklerindendir.


Bugün hızla yaygınlaşan ahlaki dejenerasyonun en önemli nedeni dinsizliğin oluşturduğu kendini başıboş ve sorumsuz zannetme görüşüdür. Materyalizmin ve dinsizliğin en büyük silahı olan evrim teorisinin bilimsel bir gerçekmiş gibi zorla benimsetilmeye çalışıldığı, bencil, maddiyatçı karakterlerin ön planda olduğu senaryolar yaygınlaşarak, milyonlarca insanın izlediği filmlere dönüştürülür. Bu filmlerin belli bir amaca yönelik olarak kullanıldığı çok açıktır.


Geçtiğimiz günlerde çekilmiş bir belgeselde insanlar, medyanın yönlendirici gücüne karşı şu sözlerle uyarılıyorlardı: “İnsanların çok fazla düşünmeleri istenmiyor. Bu yüzden tüm dünya gün geçtikçe eğlenceyle, medyayla, tv programlarıyla, uyuşturucuyla, alkolle ve aktivitelerin her çeşidiyle dolu hale geldi. Bunların tümü insanların zihnini meşgul tutmak için. Çok az insan gazete ve kitap okuyor; tek gerçeğiniz ekranda gördükleriniz. Şu an dışarıda, ekranlarda gördükleri dışında hiçbir şey bilmeyen koskoca bir nesil yaşıyor. Bu ekran, bu inançsız dünyadaki en muhteşem lanet olası güç. Ve bu inançsız dünyadaki en büyük şirket, en muhteşem propaganda gücünü kontrol ettiğinde, bu ekranda gerçek diye neler sunulacağını kim bilebilir?.. Sizler sabahtan akşama kadar her yaştan, her renkten, her dinden insan, başına oturuyorsunuz. Burada dönen illüzyonlara inanmaya başladınız. Ve televizyondakilerin gerçek, kendi hayatlarınızın ise hayali olduğuna inanmaya başladınız. Televizyon ne derse onu yapmaya başladınız. Onun gösterdiği gibi giyiniyor, onun gösterdiklerini yiyorsunuz. Çocuklarınızı onun dediği gibi yetiştiriyorsunuz; hatta onun istediği gibi düşünüyorsunuz. Allah aşkına, sizler gerçeksiniz! Hayali olan ekrandakiler…”


’Çağdaşlık’ adına batının dejenere yönlerini taklit ederek oluşan çürüme, bir meyvedeki çürüğün, sepetteki diğer meyvelere de bulaşması gibi zamanla herkese zarar verebilir. Her insan dünyada yaşanan ahlaki dejenerasyondan, çatışmaların, savaşların, acıların sürmesinden, insanların zulüm görmelerinden kendisini sorumlu hissetmelidir.


İnanan insanlar, en önemli görevlerinden olan iyiliği emredip kötülükten sakındırma ibadetini samimiyetle yerine getirmeli, çarpık görüş, sapkın felsefeler ve körü körüne Batı taklitçiliğiyle fikir mücadelesi içinde olmalıdırlar. Din dışı toplumdaki “çağdaş” kişileri değil, Allah’ın kutlu elçilerini ve onlarla birlikte Rabb’leri yolunda malını ve canını feda etmiş olan samimi inananları kendilerine örnek almalıdırlar. Bu samimi çaba, –Allah’ın dilemesiyle- Kur’an ahlakının yaygınlaşmasına ve insanlığın aydınlık günler yaşamasına vesile olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder