20 Şubat 2011 Pazar

Cennet



‘Yarattığı herşeyi en güzel yapan’ Allah, insanın ruhunu güzelliklere karşı bir duyarlılıkla yaratmıştır. İnsanın imanı ve imanı vesilesiyle kazandığı akıl, bu estetik anlayışının açığa çıkması ile doğrudan ilişkilidir. İmanının olgunlaşması ve cennete duyduğu özlem, kişinin Allah’ın benzersiz sanatıyla yarattığı güzelliklerden alacağı zevki de artıracaktır.



Kuran’da, samimi iman sahiplerine vaat edilen cennet ortamındaki güzellik ve estetik anlayışı detaylarıyla bildirilir. Sonsuz güzellikleri sanatının içinde yaratan Allah, cenneti insan ruhunun en çok hoşlanacağı, en çok lezzet alacağı ve en çok etkileneceği nimetlerle donatmıştır. Allah’ın ‘en güzel surette’ var ettiği insan, her türlü güzellikten, estetikten ve sanattan zevk alacak yaratılışa sahiptir. İnanan insan da dünyada, cennet ortamlarının benzerleriyle karşılaştığında büyük zevk ve haz alır.



İnsan ruhu doğada yaratılmış sayısız türdeki çiçeklerden, muhteşem görünümdeki ağaçlardan, dinginleştiren denizlerden, eşsiz manzaralardan tarifsiz haz alır. Bu saydığımız doğal güzellikler, cennetin muhteşem nimetlerindendir. Eşsiz barınma yurdu cennetteki köşklerin ve gölgeliklerin, bahçelerin içinde, pınarların yanı başında, nehirlerin üzerinde kurulmuş olması da ayrı bir güzelliktir.


Cennet, "... ne (yakıcı) bir güneş, ve ne dondurucu bir soğuk..." (İnsan Suresi, 13) şeklinde bildirilen; insanı rahatsız etmeyen ferah bir iklime sahiptir. İnsanı sıkan, bunaltan sıcaklar ya da üşüten, titreten soğuklar orada yoktur. Yüce Allah müminleri cennette, "... ne sıcak-ne soğuk, tam kararında bir gölgeliğe..." yerleştirir. "Tam kararında" ifadesi, ikliminin yanı sıra, cennetteki bütün ortam ve koşulların da insan ruhunun gerçek anlamda tatmin bulacağı, rahat edeceği şekilde hazırlandığına işaret eder. Cennetteki her koşul ve ortam, mümin için ‘tam kararında’ olacaktır.


Cennetle ilgili ayetlerde en çok haber verilen doğal güzelliklerden biri de, "Durmaksızın akan su(lar)"dır. (Vakıa Suresi, 31) İnsan ruhu sudan, özellikle de akan sudan büyük keyif alır. Bir akarsu veya bir şelale, ormanın içinden akan bir ırmak, hatta durgun bir göl insana büyük haz verir. Akan suyun görüntüsü, çıkardığı ses insanın yüreğini doyuma ulaştırır. "İçlerinde durmaksızın fışkırıp-akan iki pınar vardır." (Rahman Suresi, 66) ayetiyle bildirilen de bir başka cennet güzelliğidir. Yükseklerden akan şelalenin görüntüsü ve sesi insanı ferahlatır. Sarayların, konakların ya da villaların bahçelerindeki göletler, havuzlar, yapay akarsuların yapılma amacı, genellikle ruhtaki bu estetik özlemi nedeniyledir. Estetik görüntülerin hoşa gitmesinin gerçek nedeni ise, inanan insanın ruhunun cennete göre yaratılmış olmasıdır.



İnsan ruhunda güzel duygular uyandıran bir başka güzellik de sestir. Müzik de insan ruhunu derinden etkiler ve her dönemde insan yaşamında önemli bir yere sahip olmuştur. Bu nedenlerledir ki insan ruhu, müzikten, güzel insan sesinden, akan suyun ve dalgaların sesinden coşku, huzur ve haz duyar. Güzel görüntü ve güzel seslerden haz alan insan ruhu, kötü görüntülerden ve kötü seslerden de sıkıntı duyar. Yüksek insan sesi, parazitli bir müzik, gürültülü ortam, trafikteki sesler kısa da sürse kişiyi rahatsız eder. Bunlar da insanın cehennem ortamını hatırlatan seslere verdiği olağan tepkidir. Yüce Allah Kuran’da, “İçine atıldıkları zaman, kaynayıp-feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler.“ (Mülk Suresi, 7) ayetiyle, cehennemdeki ürkütücü seslere insanların dikkatini çeker.



İnsanda güzel duygular uyandıran güzelliklerden biri de temizliktir. Temizlik, Allah’ın bir buyruğudur ve “…Allah arınanları sever. (Tevbe Suresi, 108) Müminler din ahlakının getirdiği berrak akılları vesilesiyle temizliği bir ibadet olarak uygularlar. Ruhlarına ve yaratılışlarına uygun bir tutum olan temizlik, onlara çok büyük bir huzur ve rahatlık verir. Din ahlakında temizlik anlayışı, dinden uzak yaşayan bir toplumun kavrayışından ve uygulamalarından tamamen farklıdır. İnanan insan temizliği öncelikle ruhunda yaşar. Allah’ın Kuran’da tavsiye ettiği ahlaka uygun olmayan tüm davranışlardan ve yaşam tarzından tam anlamıyla uzaklaşmak ve çarpık mantık örgülerinden arınmak, insana manevi bir temizlik sağlar. Manevi temizliği gerçekleştirmiş, arınmış bir insan, her an doğruyu fısıldayan vicdanının sesine uyar ve içinden tüm kötülükleri uzaklaştırır. Kuran ahlakının üstün özelliklerini üzerinde taşımayan kimselerin yaşadıkları kıskançlık, kin, acımasızlık, bencillik gibi çirkin özellikleri ruhunda asla yaşamaz. Sahip olduğu yüksek ahlak nedeniyle, toplumda genellikle normal karşılanan saydığımız bu özelliklerden arınmıştır, masumdur. Samimi ve arınmayı dileyen inananlar yalnızca görünen temizliği değil, içlerinde yaşadıkları temizliği de aynı oranda önemserler.



Allah Katından bir başka nimet olan iç açıcı, aydınlık, ferah ve estetik görünümlü temiz ortamlar, insanın ruhsal yapısını dengeli ve huzurlu hale getirir. Bu ruh hali karşısındaki insanlara da olumlu yönde yansır. Karanlık, kasvetli ve pis bir ortam ise farkında olmayan kişiye dahi sıkıntı verir. İnanan insan bu kasvetli ortamlardan sıyrılır ve o an cenneti düşünürse kalbi tatmin bulur.


İnsan ruhunun en çok zevk aldığı güzellik kuşkusuz güzel ahlaktır. Kuran ahlakı, Allah’ın hoşnutluğunu bildirdiği tüm güzel özelliklerin toplamıdır. Bu ahlak fedakarlık, ince düşünceli olmak, merhamet, sadakat, dürüstlük, adalet, sevgi, güzel sözlü ve ılımlı olma, barış, kardeşlik, hoşgörü, anlayış gibi birçok üstün ahlaki değerleri kapsar. Kendisi ihtiyaç içinde olduğu halde, yemeğini yoksula ikram eden fedakar insana karşı, sevgi ve saygı duyulur. Yalnızca kendini düşünen benmerkezci kişiye karşı ise doğal olarak soğukluk hissedilir. Dürüst olmak da, insan ruhunu olumlu duygulara yönelten bir sebeptir. İnsan ruhu dürüst ve güzel ahlaklı kimselere sevgi ve yakınlık duyar. Bu Allah’ın yaratmasıdır; Allah insan ruhunu güzel ahlakı yaşayan kişilere karşı sevgi ve muhabbet duyacak şekilde yaratmıştır.



Allah’ın, ruhlarının hoşuna gidecek şekilde tüm insanlara sunduğu bu güzelliklere karşılık yerine getirilmesi gereken tek sorumluluk, O’nun gücünü gereği gibi takdir edebilmek, O’na şükredebilmek ve O’nun istediği gibi bir yaşam sürmektir. O gün inanan insanların alacakları güzel sonuç, “Takva sahiplerine vaat edilen cennet; onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar edenlerin sonu ise ateştir.” (Rad Suresi, 35) ayetiyle haber verilir.



Gerçek güzellik için, içimizi temiz tutmamız gerek; nefsimizin bencil tutkularıyla birlikte olduğumuzda çirkinleşiriz. “…(Güzel) sonuç takva sahiplerinindir.” (Kasas Suresi, 83) uyarısını dikkate alarak nefsimizi arındırmanın ve temizlenmenin yollarını düşünmeliyiz. Çünkü cennette nefis kalmayacağı için, pislik de olmayacaktır. En önemli sorumluluğumuz, kapıları sonsuzluğa açılacak cennet yurduna layık güzel insan olabilmek için hazırlanmak:


“…Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Zümer Suresi, 73)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder