26 Mart 2010 Cuma

İyiliği Emretmede Cesaret


Tarihin her döneminde iyiliğin, güzel ahlâkın, barış, huzur ve mutluluğun hakim olması için çalışan samimi insanlar olmuştur. Onların mücadeleleri, insanları haksız yere öldüren, yurtlarından süren, ahlaki dejenerasyona sürüklemeye çalışan, zayıfları ezerek kendilerini yüceltmeye çalışan kişilere karşıdır.


Müminler iyiliği emredip kötülükten sakındırmak için çaba gösterirlerken, dinden uzak yaşayan kişilerin amacı kötülüğü tüm dünyada yaygınlaştırmaktır. Bu yüzden de iyi olan her faaliyeti durdurmak, engellemek isterler. Allah’ın kanunu gereği yaşananlar hep bu yönde olmuştur. Güzelliği, iyiliği tavsiye eden peygamberler ve onların yolundaki müminler her dönemde baskı görmüşler, çirkin iftiralarla engellenmeye çalışılmışlardır.


Ancak, Allah’ın beğendiği güzel ahlakın yerleşmesini istemeyenlerin kavrayamadıkları ilahi bir sır vardır. Müminler her durumda, "... Hiç şüphesiz, Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır" (Saffat Suresi, 173) ayetiyle haber verildiği üzere inanmayanlara karşı zafer kazanırlar. Bu, Allah'ın vaadidir. Allah, Kendi yolunda cesur ve kararlı bir şekilde çaba gösterenlere, inkarcılara karşı kesinlikle galibiyeti yaşatır. Sonsuz ahirette de samimi mücadelelerinin karşılığında onları rahmetine ve kurtuluşa kavuşturur.


Samimi müminlerin cesaretleri, Allah sevgisi, Allah korkusu ve Allah'ın hoşnutluğunu kazanma isteğinden kaynak bulur. Bu nedenle koşullar ne olursa olsun, Allah'a güvenmenin kazandırdığı cesaretlerini kaybetmezler.


Kur’an ahlâkından uzak kişilerin bazı durumlarda gösterdikleri cesaret ise yalnızca çıkarları nedeniyledir ve dünyevi hırslarından kaynaklanır. Yanlış konularda cesaret gösterir, asıl cesur olunması gereken durumlarda ise geride kalırlar. Bu yüzden bu kimselerin gösterdikleri korkusuzluk anlamsızdır ve ahirete yönelik bir yarar sağlamaz.


Allah'tan başka hiçbir şeyden ve hiç kimseden korkmayan müminler, Allah’ı en çok hoşnut edecek davranışlar sergiler ve kararlı davranırlar. İman sahipleri hiçbir zorluk karşısında yılmazlar; çünkü Allah'tan başka bir güç olmadığının bilincindedirler. Bu şuur onlara tüm korkuları yenecek cesareti kazandırır.


Ki onlar, Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Ahzap Suresi, 39)


Kötülükleri örgütleyenlerle mücadele etmek, iyiliği hakim kılmaya çalışmak, peygamberler ve onlarla birlikte hareket eden samimi müminlerinki kadar cesaret gerektirir. Çünkü bu kişiler toplumdaki kötülerin dikkatlerini üzerine çekecek, mücadeleden yıldırılmaya çalışılacaktır. Ancak yalnızca Rabb’lerinin korkusunu içlerinde taşıyan bu cesur insanların kararlı tavırları, nimetler ve güzelliklerle karşılık bulacaktır.


Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topladılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir. Bundan dolayı, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. (Al-i İmran Suresi, 173-174)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder